Sunday, December 10, 2006

Pembe kürkleri, lüzumsuz takıları, altına don giymediği minicik elbiseleri... "Sırf gazeteciler frikik yakalıyorlar diye iç çamaşırı giymem mi lazım?" diye soruyor.
Ev pornoları internette dolaşıyor. Bundan pek rahatsız görünmüyor. "Pornoyu erotizmden daha dürüst buluyorum" diyor. Ama bir sexshop'ta pornolarına rastlayınca ortalığı birbirine katıp kendi kasetlerini toplayıp, parasını ödemeden basıp gitmekten çekinmiyor.
Bu pornolardan birinde, benim izlediğim kısımda, sevişirken sevişmekle o kadar az ilgileniyor ki, bir ara cep telefonuyla konuşuyor! Ama her nasılsa bu arada "çok gürültülü seviştiği gerekçesiyle" bir otelden kovuluyor.
"Nasıl Mirasyedi Olunur?" diye bir kitabı var. Ama dedesinin otellerinin açılışına katılmak için bile para istiyor.
Modellikten sunuculuğa, 200 bin dolar veren herkesin partisinde 20 dakika görünmekten oyunculuğa bir sürü iş yapıyor. Bir filmde rol kapınca "Mutluyum ama biraz üstüm başım kirlenecek" diyor.
Cep telefonu hack'leniyor ve cep'inde kayıtlı birçok ünlünün telefon numarası "Üzgünüm kaltak, hack'lendin" notuyla birlikte internete düşüyor.

"Bu gazeteye Paris Hilton giremez"
Çok fazla insan onun sadece ve sadece bir "rich bitch / zengin kaltak" olduğunu düşünüyor.
Bu yüzden Türkiye'de bir gazetenin yönetimi "En azından bir hafta boyunca onun tek bir haberi bile girmeyecek bizim gazeteye" diye karar alıyor.
Bazıları onun hiçbir şey yapmadığını düşünüyor ve buna rağmen bu kadar popüler olmasını çok saçma buluyor.
Bir şey yapmamak mı?
Ya bir gün gerçekten hiçbir şey yapmazsa?
Paris Hilton nişanlandı. Nişanlısının ona aldığı yüzüktü, evdi derken, "Yoksa evlenip evinin kadını mı olacak?" diye 72 millet tüm dünya endişeli.
Türkiye'de bile bir haftalık dergi, onun yerini kim dolduracak diye telaş edip dünyaca ünlü sosyetik güzeller listesi yayımladı.
Bu esnada NBC'de yeni bir yarışma programı başlıyor: "Hilton Olmak İstiyorum".
Paris Hilton'ın annesi tarafından belirlenecek 14 taşralı kız New York'a gelecek, ceplerine 200 bin dolar konulup sosyeteye takdim edilecek. Kim kendini daha çabuk kabul ettirirse yarışmanın galibi de o olacak.
Hiç şaşırmayacağınız üzere, bu yarışma formatının da Türkiye'ye getirilmesi planlanıyor.

Sosyete partisinde bir telekız
Paris Hilton -en basit tabirle- enteresan biri. Onda bir yanlışlık var, bir terslik... Ve bilirsiniz işte, böyle bir yanlışlık hissi verenler, kafalardaki hiçbir şablona uymayanlar enteresandır. İnsanda merak, izleme hissi vesaire yaratır.
Gülse Birsel mesela, Cannes'da bir davette "pencereli, yırtmaçlı, mayoya benzeyen, ucuz görünümlü, 'açık saçık' bir elbise" ile "o zaman moda olmayan ve yine son derece basit görünen platformlu travesti ayakkabıları" giymiş, "kafada porno oyuncularını andıran deri bir kasket, elde sigara" bir kenarda dikilip duran Paris'i, ta ki bir ödül için sahneye davet edilene kadar "Herhalde birisinin alıp getirdiği bir tür telekız" sandığını yazıyor (Sabah, 15 Mayıs).
Ama işte bir davette, o kadar kişi içinde, onu görüyor, ona bakıyor, onun hakkında yorum yapıyor. Varsın, telekız sansın. Son dönemdeki döpiyesli halini bir kenara bırakırsanız eğer, Madonna'yı da gördüğünde tanımasa insan, kolayca bir telekız zannedebilirdi.
Courtney Love, keza öyle.
"Kaltak gibi" görünmek dışında bir özellikleri daha var ama: Kudretli kadınlar onlar.
Özgürlüğünü (ve özgünlüğünü) ilan etmiş kadınlar.
İyi kızlar cennete doğru yol alırken, yaşadığı müddetçe her yere gitmeyi göze alabilecekleri izlenimi veren "kötü kızlar"... Bu yüzden bu kadar enteresanlar.

* * *

Şimdi tekrar sorayım:
Paris Hilton ya bir gün gerçekten hiçbir şey yapmazsa?
Merak etmeyin, en kötü ihtimalle Madonna gibi Kabala'ya merak salıp çocuk kitapları yazar.


Cici kızlar cennete giderler mi bilinmez ama Tom Cruise'la evlenebilirler

Ben bir ara kendimi Capeside'lı sanıyordum. Birazdan Joey ve Dawson gelecek, dışarı çıkıp Pacey ve Jen'le buluşacağız. Öyle kaptırmıştım. Siz olsanız kaptırmaz mıydınız? Dizi-mizi derken çocuklar gözümün önünde büyüdüler, liseyi bitirip üniversiteye girdiler. Yüz hatlarının olgunlaşmasının tanığıyım. Daha ne olsun?
Şimdi nihayet bu çocuklardan birinin mürüvvetini de görmek üzereyim. Hem de kiminle? Tom Cruise'la. Vay be!
Joey Potter (gerçek hayatta Katie Holmes oluyor kendileri) dizide tam bir Pelin'di. Nil Karaibrahimgil'in şarkısındaki Pelin gibi:
"Mor bana gitmez Pelin'e gider / O beni sevmez, Pelin'i sever / Kader bana gülmez, Pelin'e güler / Bak Pelin'e Pelin'e..."
Belki dizinin etkisindeyim hâlâ diye ama bence görüntü itibarıyla da, Katie Holmes'un üstünden akıyor "Pelin"lik. Hep muntazam, çalışkan, her daim disiplinli, dengeli, tatlı dilli ve güler yüzlü, ey ceylan gözlü, ille de güzel ve sevimli, herkesin sevdiği... Cici kız!
Telekız gibi görünmek de ne demek?
Bu "Pelin"ler ne giyerlerse giysinler, tak boyunlarına bir dizi inci, olsunlar sana o dak'ka Prenses Grace Kelly. Ama Grace Kelly bile olsalar "prenses" olmak için hep bir erkeğe ihtiyaçları var.
Oprah Winfrey'in programında Tom zıplaya zıplaya Katie'ye aşkını açıklayınca "Katie Holmes'u Tom Cruise'dan Kurtarın" kampanyası başladı ABD'de. Tişörtleri bile var. Dedim ya eski arkadaşım... Ben Katie'yi severim. Kurtarırız kurtarmasına da... Ya Katie'nin Tom'a ihtiyacı varsa.


Yerli Paris Hilton kim?

Yapımcılar bir yandan "Paris Olmak İstiyorum" yarışmasını Türkiye'ye getirmeyi planlıyorlar, diğer yandan "Peki, Türkiye'nin Paris'i kim ki?" diye düşünüp duruyorlarmış.
Paris Hilton'ın şu hayattaki herhangi bir meseleye bakışını ifade ediş tarzı bile gayet seksi: "That's hot" diyor. Türkçesi: "Ateşli".
Türkiye'de var mı böyle "ateşli" biri?
Yok öyle biri. "Sanat ve sosyete camiasında" içten içe çok var "öyle biri" aslında ama kamuya açık alanda cesaretle içi-dışı bir dolaşma kısmı zayıf. Neyse ki yaz aylarında beach'ler açılıyor da, en azından görüntüde biraz olsun rahatlıyorlar.
Beach performanslarına bakarak yerli Paris Hilton adayları şimdilik şöyle: Geçen yılın favorileri -ki bu yılda kızgın kumları boş bırakmazlar herhalde- Verda Penso ve Melissa Eliyeşil ile bu yaz magazincilerin gözdesi olan (Aziz Yıldırım'ın yeğeni) Süreyya Yalçın.

No comments: